“Uykuları bir miktar düzene sokabilmiştik ama ayağa kalkmaya başlamasıyla birlikte düzen yine bir anda tepetaklak oldu” diyen bir çok aile ile karşılaşıyorum.

Evet, çok haklısınız bebeklerin ayağa kalkması ile birlikte gerçekten de düzen bir anda değişebiliyor.

Peki, ayağa kalktığı için uyku saatini geciktiren, gündüz uykularını uyumayı reddeden, gece zor uykuya dalan ve gece sürekli uyanmaya başlayan bebeğinizin düzenini nasıl “düzeltebilirsiniz”?

“Düzeltmek”, ne güçlü bir kelime değil mi?

Sözlük anlamı: Düzgün duruma getirmek, Bozukluğunu gidermek, onarmak; yanlıştan kurtarmak…

Ayağa kalkmanın bozukluğunu düzeltelim, düzgün duruma getirelim ya da ayrılık kaygısı yaşayan bebeğimizi onaralım, bozukluğunu giderelim, yanlıştan kurtaralım 🤷‍♀️🤷‍♀️🤷‍♀️

İlginç gelmeye başladı mı size de 🙂

Acaba ayağa kalkabilmek bir bebeğin dünyasında ne anlama geliyor bir de bunu düşünelim?!

Tüm bu duruma bir bebeğin gözlerinden bakalım mı birlikte?

Bebeğinizin özellikle 0-3 yaş döneminde sadece fiziksel değil, zihinsel, duygusal ve bilişsel yönden çok hızlı gelişmesi ve bunun sonucunda sürekli olarak yeni şeyler öğrenip, yeni beceriler elde etmesi onda bazı heyecanlara, mutluluklara ve elbette hayal kırıklıklarına sebep olacaktır.

Aletha Solter, bir sağlık sorunu ve fiziksel bir ihtiyacı olmayan bebeklerin ağlamaya ihtiyaç duydukları zamanlardan sonra yeni bir beceri elde ettiklerini ifade ediyor kitabında.

Aslında Bebekler de aynı biz yetişkinliklerin yeni bir şey öğrenmeye çalışırken hissettiği benzer duyguları yaşıyor ve çoğu zaman da aynı bizler gibi oldukça zorlanıyorlar.

Bu çaba ve başarısızlık duygusunun verdiği hayal kırıklığının yarattığı güçlü enerji ise bedenimizi ağlayarak terk edebiliyor.

Bu nedenle bu dönemde normalde olduklarından daha mızmız biraz daha çok söylenebilen ve ağlayan bebekler olabiliyorlar.

Yaşadıklarını düşünürsek çok da haksız sayılmazlar 😉

Bunun yanında ayağa kalkmanın gerçekleştiği 9. ay civarında bebekler çoğunlukla “Anne” olan birincil bakıcılarına daha çok bağlanıyorlar.

Bu nedenle her geçen gün sadece fiziksel değil, bilişsel yönden de kazandığı yeni beceriler ve nesnelerin devamlılığı gibi( bir nesneyi/kişiyi göremese de onun bir yerlerde var olduğunu fark etmesi) yeni farkındalıklar bebek de büyük bir kaygı yaratıyor.

Peki, Ayrılık kaygısı ve aynı zamanda yeni ayağa kalkan bebeğimizle uykularımızı ve aslında dağılan hayatımızı nasıl dengede tutabilmeyi başaracağız?

Nedeni anlayabilmemiz ve çözüme doğru büyük bir adım atabilmemiz için kendimize sormamız gereken bazı sorular ve değerlendirmemiz gereken bazı noktalar vardır.

Öncelikle 👇

☀️Bebeğim ihtiyacı olan gündüz uykularını alabiliyor mu?

☀️Gece yoksun kaldığı uykuları gündüz telafi etmeye çalıştığı için gündüz ihtiyacından fazla uyuyor ve bu durum gece daha sık uyanmasını tetikliyor olabilir mi?

☀️Bebeğimi gerçekten uykusu geldiği için mi yoksa sadece yatma saati geldiği için mi uykuya yatırıyorum?

☀️Bebeğimin verdiği uyku sinyallerini fark edebiliyor muyum yoksa kaçırıyor olabilir miyim?

☀️Bebeğim, katı değil ancak düzenli ve yaşına uygun bir akşam yatma ve sabah uyanma saatine sahip mi?

☀️Uyku öncesinde ihtiyacı olduğu kadar sakinleşebilmesi ve uykuya rahat geçebilmesi için ona yeterli zamanı sağlıyor muyum?

☀️Odası veya ebeveyn odanız “sağlıklı, temiz, güvenli, uykuyu davet eden ve sade bir uyku ortamı mı?

☀️Bebeğimin gün içerisinde yeteri kadar hareket etmesini ve gün ışığı almasını destekliyor muyum?

Bu sorular uykuyu etkileyen temel prensiplerle ilgili değerlendirilmesi gereken noktalar, aşağıda bahsedeceklerim ise duygusal yaşantılarıyla ilgili olacak!

Çocuklar en çok 0-3, özellikle 0-6 yaş arasında hayatlarının en büyük gelişmelerini yaşarlar demiştik. Bu hızlı büyüme ve gelişme onlarda büyük duygusal ve davranışsal sonuçlar doğurur.

Eminim tuvalete gittiğinizde bile arkanızdan ağlayan bebeğinizi gördüğünüzde Bebeğinizin gelişimsel olarak yeni ve çok sağlıklı bir ayrılık kaygısı döneminden geçtiğini fark etmişsinizdir. 🙂

Daha öncesinde belki kapısını kapatıp dışarı çıktığınızda huzurla uykuya dalan bebeğinizin şimdi ayakta tutunarak sizi odaya çağırmasının en önemli nedeni bu.

Sonuç mu?

Çoğunlukla iç güdülerini dinleyerek🙏bebeğinin yanına giden ebeveynler ve yatağında oturmayı dahi reddeden, uykuya direnen “uykusuz” bir bebek!!!

Gerçekten böyle olmak zorunda mıdır?

Bir çok aileyi bu zor tablo içine sokan bu durumu daha en başından engelleyebilmek veya iyileştirebilmek nasıl mümkün olabilir?

Bebeklerin yaşam boyu gelişim aşamalarını fark ettiğimizde çözümün sadece davranışa odaklanmakta ve bunu “düzeltmeye” çalışmakta olmadığını fark edebiliyoruz.

Çünkü aslında ortada “düzeltilmesi” gereken bir şey yok. Düzeltilmesi gereken belki de sadece bakış açımız ve sorunları yönetme biçimimiz.

Çözüm ayağa kalkan bebeğimizi zorla yatağa yatırmak veya ayrılık kaygısı yaşarken ağlamasın diye gizlice evden kaçmak değil!

Çözüm: Öncelikle bana yapıştı demeden bu durumu normal ve sağlıklı bir gelişim aşaması olarak kabul edebilmekte

Çözüm: bebeğin beslenme-bakım ve fiziksel ihtiyaçları kadar duygusal ihtiyaçları ve farkındalıkları da olabileceğini fark edebilmekte

Çözüm: bu dönemin geçici olduğunu kendimize hatırlatabilmekte

Çözüm: Bebeğin yeni becerilerini tekrar edebileceği fırsatları yaratabilmekte

Çözüm: bebeğimin gece ve gündüz sadece fiziksel değil, duygusal ihtiyaçları olduğunda da yanında olabilmekte ?

İnatlaşmamakta ve uyku saati geçti diye endişe duymadan bu geçici dönemde anlayışla ona alan tanıyabilmekte

Çözüm: bebeğinizle gün içerisindeki ilişkinizi objektif şekilde değerlendirip, zenginleştirebilmekte/besleyebilmekte

Ve sadece ihtiyacı olan ağlamak olduğunda, bazen nedenini anlayamasak bile yanında kalarak, istediğinde sığınabileceği “huzurlu limanı” olabilmekte…

Huzurlu uykuların sırrı ise uykunun prensipleri ile duygusal zindeliği harmanlayabilmekte…
Yani uykulara sadece davranışsal veya bilimsel değil bütüncül yönden bakabilmekte!

İşte o zaman sadece “düzeltmek” için harcadığımız bunca sonuçsuz çaba yerini daha stressiz, daha anlayışlı ve çok daha bilinçli çözüm arayışlarına bırakacaktır.

Faydalı Olması Dileklerimle…

Sevgiler,
Güliz Gülsever Özsaruhan